26 Aralık 2014 Cuma

Müminler Allah'ın Rahmetini Umut Ederek Konuşurlar



Yüce Allah, her insana konuşmak gibi önemli bir yetenek bahşetmiştir. Ancak bazı insanlar söyledikleri her sözün Allah Katında yazıldığını ve bunlardan sorumlu olduklarını kavrayamadıkları için, konuşmalarının ahiretleri açısından taşıdığı önemi göz ardı edebilmektedirler. Oysa her insanın şu gerçeğin bilincinde olması gerekir: Konuşabilmek bir nimettir ve Allah insana bu yeteneği belirli bir amaç için vermiştir. İnsanın sorumluluğu; Allah’ın her an kendisiyle beraber olduğunu, rahmetiyle herşeyi sarıp kuşattığını, ağzından çıkan her sözü duyduğunu ve ahirette O’nun huzurunda hesap vereceğini bilerek, her an vicdanını kullanarak konuşmasıdır. Bu nedenle bir kişinin Allah’ın rahmetinden umut kesen konuşmalar yapması din ahlakına uygun bir davranış değildir. 

Bazı insanlar, Kuran ahlakının pek çoğunu uygulayıp hayatlarının büyük bölümünde mümin tavrı gösterebilirler. Ancak bazı konular vardır ki, bunların Kuran ahlakına göre yanlış olduğunu anlamak istemeyebilir ya da bunu gereği gibi kavrayamamış olabilirler. Bu kavrayış eksikliği içindeki kişilerin konuşmalarında ise belirgin bir üslup dikkati çeker. Örneğin:
Çözümsüzlüğe yönelik konuşmalar yaparlar: Bu kişilerin günlük konuşmalarında ümitsiz ifadeler hakimdir. Çok basit konuları bile çözümsüz hale getirebilirler. “Ne yapacağım ben şimdi?”, “Nasıl bu hale geldim?”, “Neden işler istemediğim şekilde gelişiyor?”, “Bu işin içinden nasıl çıkacağım?”, “Keşke şöyle yapmasaydım” benzeri ifadelerle dolu konuşmalar bu kişilerin içinde bulundukları olumsuz ruh halini gösterir.

Kaderi Unutmaları: Kimi zaman iman ettiklerini söyledikleri halde ümitsizliğe kapılan, kaderin akışı içinde tüm olayları Allah’ın yarattığını unutarak açmaza düşen insanlar da olabilmektedir. Oysa kaderi unutmayan ve iman edenler için her şeyin hayır olarak yaratıldığını bilen bir üslup, Müslümanın tüm hayatına hakimdir. Müslüman hiçbir şeyi, hiç kimseyi ve hiçbir olayı bu inancının dışında tutmaz. Olumlu gelişmelerin kaderde olduğunu düşünüp, aksilik gibi görünen olaylarda kaderi unutmuş konuşmalar yapmanın gafil bir üslup olduğunu bilir. Hatayı yapan kendisi de olsa, başkası da olsa “niye yaptın”, “oraya gitmeseydin bunlar olmazdı” gibi sözler söylemez. Tam tersine Kuran’da, “… Size isabet eden ancak Allah’ın izni ile idi…” (Al-i İmran Suresi, 166) ayetiyle haber verilen gerçeği anlamış bir insanın üslubuyla konuşur. Baştan tedbirini alamamasının da, oluşan hatanın meydana gelmesinin de hep kişinin kaderinde olduğunu bilir.

Allah’ın Herşeyi Hayırla Yarattığını Bilmek Ümitsiz Bir Üslupla Konuşmayı Engeller

İnsanlar günlük hayat içerisinde kimi zaman ummadıkları, istemedikleri ya da hoşlanmadıkları olaylarla karşılaşabilirler. Bunların her biri, “O, amel (davranış ve eylem) bakımından hanginizin daha iyi (ve güzel) olacağını denemek için ölümü ve hayatı yarattı...” (Mülk Suresi, 2) ayetiyle bildirildiği gibi, insanların denenmesi için özel olarak yaratılan durumlardır. İman edenlerin yapması gereken ise, başlarına gelen olay her ne kadar zor ya da olumsuz gibi görünse de, Allah’a güvenmek ve Rabbimiz’in her olayda bir hayır takdir ettiğini bilmektir. Mümin bir kişi, kalbinde yaşadığı bu güven ve teslimiyeti ahlakına da hakim eder.

Böyle bir insanın konuşmalarından teslimiyeti ve tevekkülü açıkça anlaşılır. Bir an bile olsa yaşadığı olaylar hakkında “Neden ya da niçin böyle oldu?” gibi sözler sarf etmez ve düşünmez de. “... Olur ki hoşunuza gitmeyen bir şey, sizin için hayırlıdır ve olur ki, sevdiğiniz şey de sizin için bir şerdir. Allah bilir de siz bilmezsiniz.” (Bakara Suresi, 216) ayetinde haber verildiği gibi Allah’ın inananlar için herşeyi en güzel ve en kusursuz şekilde yarattığını, olumsuz gibi görünen bir olayın aslında kişiye pek çok yönden hayır getirebileceğini bilerek konuşur. Hiçbir zaman din ahlakına göre yaşamayan insanların “Eyvah, keşke, maalesef, nasıl yaptım böyle bir şeyi?” gibi şikayet eden, tevekkülsüz ve umutsuz üslubunu andıracak ifadeler kullanmaz. 

Ümitsiz Konuşmalar Yapanlara Destek Olmak da Kuran Ahlakı ile Çelişir

Kader mutlaka olması gerektiği gibi yani Allah’ın dilediği şekilde gelişir. Bu nedenle “şöyle olsaydı böyle olurdu” gibi yanlış mantıklar öne sürerek hüzne ya da pişmanlığa kapılmak yersizdir. Yaşanan neyse, en hayırlısı odur.

Böyle bir yanılgıya kapılan kişiye itibar etmek, onu haklı bulduğunu gösteren ifadeler kullanmak da aynı derecede hatalı bir tavırdır. Ümitsiz konuşmalar yapan kişinin çevresindekiler ona katılmak yerine onu içinde bulunduğu olumsuzluktan çıkartacak şekilde davranmalıdırlar. Müslümanca konuşan bir kimsenin yanında bulunanlar da o ana kadar alışkın oldukları ve büyük olasılıkla sakıncalı görmedikleri Allah’tan gafil üsluplarını bir anda terk ederler. İki konuşma tarzı arasında oluşan açık farklılık, Allah’ın izniyle kullandıkları üsluptan utanıp sakınmalarına neden olur. 

Müslümanların Nasıl Bir Üslup Kullanmaları Gerektiği Kuran’da Haber Verilmiştir

Allah Kuran’da müminlere, “De ki: “Allah’ın bizim için yazdıkları dışında, bize kesinlikle hiçbir şey isabet etmez. O bizim Mevlamızdır. Ve müminler yalnızca Allah’a tevekkül etmelidirler.” (Tevbe Suresi, 51) ayetiyle zorluklar karşısında nasıl bir üslupları olması gerektiğini bildirmektedir. Yine bir başka ayette ise “Onlara bir musibet isabet ettiğinde, derler ki: “Biz Allah’a ait (kullar)ız ve şüphesiz O’na dönücüleriz.” (Bakara Suresi, 156) buyrularak, müminlerin kaderin ve her olayın hayırla yaratıldığının şuurunda olan, teslimiyetli bir üslup kullandıklarına dikkat çekilmektedir. 

Peygamber Efendimiz (sav) de bir hadis-i şeriflerinde tevekkül ile ilgili olarak şöyle buyurmuşlardır: 

Ebû Hureyre (r.a.) Resûlullah’ın şöyle buyurduğunu haber vermiştir: 

“Kuvvetli mü’min, Allah Katında zayıf mü’minden daha hayırlı, (daha üstün) ve daha sevimlidir. (Bununla beraber) her ikisinde de hayır vardır. Sana yararlı olan şeyi elde etmeye çalış. Allah’dan yardım dile ve asla acz gösterme. Başına birşey gelirse, ‘’Eğer (keşke) şöyle yapsaydım, şöyle olurdu!’’ diye hayıflanıp durma. ‘’Allah’ın takdiri bu. O, ne dilerse yapar.’’ de. Çünkü “eğer (keşke)” kelimesi, şeytanı memnun edecek işlerin kapısını açar.” (Müslim, Kader 34. Tercüme: İsmail L. Çakan, Hadislerle Gerçekler, Erkam Yayınları, İstanbul 1990, s.231) 

Müslümanca Konuşmak Yüce Allah’ın Rızasını ve Cennetini Kazandırır

Müslüman, işlediği salih davranışlar yanında içinden geçirdiği her düşüncesinden ve konuşmasından da sorumlu olduğunu bilir. Konuşmalarını Kuran’da bildirilen hükümlere göre düzenlemesinin kendisinin Kuran ahlakına uygun yaşamasında son derece önemli ve belirleyici olduğunu bildiğinden Müslümanca konuşmak konusunda titizlik gösterir. “Şu halde boş kaldığın zaman, durmaksızın (dua ve ibadetle) yorulmaya devam et.” (İnşirah Suresi, 7) ayetinin hükmü gereği müminler amelleriyle, düşünceleriyle ve konuşmalarıyla hayatlarının sonuna kadar Yüce Rabbimiz’i hoşnut etmeye çalışırlar. Bu samimi çabalarının sonucunu ise Yüce Allah Kuran’da şöyle müjdeler: 

“Şüphesiz: “Bizim Rabbimiz Allah’tır” deyip sonra dosdoğru bir istikamet tutturanlar (yok mu); onların üzerine melekler iner (ve der ki:) “Korkmayın ve hüzne kapılmayın, size vadolunan cennetle sevinin.”” (Fussilet Suresi, 30)

Müjdeli ve Sevinç Verici Konuşmalar Yapmanın Önemi

“... Allah’tan daha çok ahdine vefa gösterecek olan kimdir? Şu halde yaptığınız bu alışverişten dolayı sevinip-müjdeleşiniz. İşte ‘büyük kurtuluş ve mutluluk’ budur.” (Tevbe Suresi, 111) ayetiyle Allah müminlere birbirleriyle müjdeleşmelerini hatırlatmaktadır. İman edenlerin sevinçlerinin ve neşelerinin kaynağı, Allah’ın, kendilerini “büyük bir kurtuluşa” ulaştıracak, doğru yola iletmiş olmasıdır. 

Müminler imanlarından kaynaklanan bu neşeyi hayatlarının her aşamasında ve her anında yaşarlar. Çünkü Allah iman edenlerin dostudur; inananlara her zaman yardım edeceğini ve tüm işlerini onların lehine sonuçlandıracağını, hayırlara vesile edeceğini müjdelemiş, ahirette de onlara cennetini vadetmiştir. Allah’ın asla vaadinden dönmeyeceğini bilen müminler, dünya hayatında yaşadıkları tüm olayları bu şuurla değerlendirirler. Bu nedenle yaşadıkları her olayın lehlerine olduğundan emindirler. Karşılaştıkları zorlukların kolaylıklarını ve müjdeli yönlerini görebilir, bu olayları yorumlarken daima hayra yoran, müjde ve sevinç veren bir tarzda konuşurlar. İçlerinde Allah’a dayanıp güvenmenin huzuru ve güveni vardır. Zorluklara ve yaşadıkları sıkıntılara güzel bir sabırla sabretmenin güzel karşılığını alırlar. Bu sabrın ahiretteki güzel karşılığını düşünüp müjdeleşmenin neşesini yaşarlar. Dolayısıyla her olay, müminler için bir müjde haline gelir. Çünkü karşılaştıkları her olayı Allah yaratmaktadır ve Allah müminlerin dostu ve velisidir. Allah’tan gelen her ne olursa olsun mutlaka güzel ve müjdelidir.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder