“Her şeyde, hattâ en çirkin görünen
şeylerde, gerçek bir güzellik yönü vardır. Evet, kâinattaki herşey, her hadise,
ya bizzat güzeldir, ona hüsn-ü bizzat denilir veya neticeleri cihetiyle
güzeldir ki, ona hüsn-ü bilgayr (neticeleri ile güzel olan) denilir. Bir kısım
hadiseler var ki, zahiri çirkin, düzensiz, karmaşıktır. Fakat o zahirî perde
altında gayet parlak güzellikler ve düzenler var.” (Bediüzzaman Said Nursi,
Sözler, s. 211)
Çevremizdeki insanlardan sık sık
duyarız; doğum günlerinde, yılbaşlarında, bayramlarda birbirlerine hep hayırlı
dileklerde bulunurlar: “Hayırlı seneler, hayırlı bayramlar” gibi. Önem
verdikleri, heyecanla bekledikleri olaylar öncesinde de, “hayırlısı olsun” diye
temenni ederler. Fakat çoğu insan bu sözleri söylerken, gerçek anlamının
farkında değildir. Kimileri de anlamını bildikleri halde, bunu hiç düşünmeden
sadece bir ağız alışkanlığıyla söylerler. Bunun en açık delillerinden biri,
bekledikleri bir olay istedikleri gibi sonuçlanmadığında Allah’a karşı
gösterdikleri ahlaktır. Allah’ın kendileri için hayır ve güzellik olarak
yarattığı bir şeyi, memnuniyetsizlik, üzüntü, hatta bazen de öfke ile
karşılarlar. Oysa Allah’tan kendileri için “hayırlı olanı” istemişlerdir. Allah
da onlara “en hayırlısını” yaratmıştır. Fakat bunu takdir edemezler.
İnsan, kendisini için “en hayırlı
olanın” ne olduğunu bilebilecek bir bilgiye sahip değildir. Çünkü Allah’ın
sonsuz aklı yanında insan çok sınırlı bir akıl, tecrübe ve bilgiye sahiptir.
Bir olayı değerlendirip yorumlarken, sadece kendindeki bu sınırlı imkanları
kullanır. Allah sonsuz akıl sahibidir; o kişiyle birlikte, aynı anda, o insanın
çevresindeki ve tüm dünyadaki insanların aklından geçenleri, o olaydan sonra
olacak tüm olayları ve dünya çapında meydana gelecek bütün gelişmeleri de
bilendir. Yaşadığı olaydaki hayırları takdir edemeyen kişi, konuyu sadece
yaşadığı andaki bilgisi içinde değerlendirirken, Allah onun dünya ve ahiretteki
tüm hayatını bilerek ona bir hayır yaratmaktadır.
Dolayısıyla insanın, yaşadığı
olayları yorumlarken, “kendisine, çevresindeki insanlara ve yaşadığı dünyaya
dair aslında çok az şey bildiğini unutmadan” hareket etmesi çok önemlidir.
Örneğin çok önemli bir iş randevusuna
yetişemeyen bir insan belki bunu üzüntüyle karşılar. Ama aslında yetişememesi
belki de onu, sonrasında bu iş sebebiyle gelecek büyük bir sıkıntıdan
kurtarmıştır. Belki orada sahtekar, dolandırıcı biriyle karşılaşacak ve sahip
olduğu her şeyi kaybedecektir. Allah bir sebep yaratarak onu oraya göndermemiş
ve bu kimseden korumuştur. Ya da o iş bağlantısı gerçekleştiği takdirde,
haberdar olamayacağı çok daha verimli başka bir iş imkanı elde edecektir. Ya da
belki, vaktinde oraya yetiştiğinde bir kaza ya da tehlikeyle karşılaşacak,
yaralanacak veya hayatını kaybedecektir. Allah onu geciktirerek, bu durumu
engellemiştir.
Kimisi yıllarca hazırlandığı bir
sınava uyuyakalır gidemez. Kimisinin büyük emek vererek uzun sürede hazırladığı
bir çalışma, bir bilgisayar hatasıyla silinip kaybolur. Saatlerce emek verilip
hazırlanan bir yemek, küçük bir dikkatsizlikle yere dökülür. Bu örnekleri
sayfalarca çoğaltmak mümkündür. Her insanın hayatında, bunlardan çok daha
hayati ya da çok daha basit konularda, bunlara benzer olaylar daima ve mutlaka
yaşanır. Çünkü bu, Allah’ın bir adetullahıdır.
Ve işte bunların hepsinde hayırlar
vardır. Allah, bazen sizi bir şerden korumak ya da size umduğunuzdan daha güzel
bir şeyi nasip etmek için karşınıza engeller çıkarır. Bazen Allah bir olayda
gizlenen bu hayırları, ilerleyen zaman içerisinde kişiye gösterir. O zaman
insan, “demek ki yaşadığım olayın hayrı buymuş” der ve kalben de rahatlar. Ama
bazen de Allah bir deneme olarak, bir olayda gizlediği hayırları kişiye
göstermez. Zahiren ‘aksilik’ sanılan bir olayın ardındaki hayır dolu sırları,
belki de hayatınızın sonuna kadar hiç bir zaman öğrenemezsiniz. İşte Allah’ın
istediği, yaşamamız gereken ahlak böyle bir durum karşısında da, “Allah’ım sen
mutlaka bunları benim dünya ve ahiret hayatım için çok büyük hayırlarla
yaratmışsındır” diyerek büyük bir gönül ferahlığıyla Rabbimiz’e teslim
olabilmektir.
Bunun yerine üzülmek, öfkelenmek,
Allah’tan ümit kesmek, Allah’ın yardım etmediğini, aksilik yarattığını
düşünmek, (Allah’ı tenzih ederiz) işte bahsettiğimiz, “hayırlısı olsun” derken,
söylediği sözün anlamını hiç düşünmemiş olan insanların ahlakıdır.
Ayrıca şunu da unutmamak gerekir ki,
eğer bir zorluğun ardından bir güzellik geleceği çok belli olacak olsa, o zaman
bu olay o insan için bir deneme olmaz zaten. Deneme olabilmesi için, zıtlık
olması gerekir. Siyah beklerken beyaz; beyaz beklerken siyahla karşılaşmalı ki,
insan kalbindeki gerçek inancı, gerçek ahlakı Allah’a karşı olan gerçek
sevgisini, güven ve teslimiyetini ispat eden bir tavır gösterebilsin.
Gerçek Müslüman hayırlarını bilse de
bilmese de, mutlaka Allah’ın “en güzelini yarattığına” inanıp sevinçle
Allah’tan razı olur. Çünkü bu, imanın bir şartıdır. Ve insanlar için
yaratılan, dünya hayatının başlıca denemelerinden biridir. Bu gerçeği unutan
kimseler, böyle bir deneme ile karşılaştıklarında, ilk anda refleks olarak gerçekten
bir aksilik oldu, işleri ters gitti sanırlar. Halbuki belki de aksilik
sandıkları bir olay ile, hayatlarına yepyeni bereketler, hayırlar, güzellikler,
nimetler gelecektir, ama henüz haberleri yoktur. Belki o andan bir saat
sonrası, onlara bir filmin ileri alınması gibi gösterilmiş olsa, bunu
bileceklerdir. Ama sadece tek bir saat sonrasından habersiz olmalarından
dolayı, gaflete düşerler. Aceleci davranıp, o an için hayırları görememenin
telaşıyla, hemen olumsuz, karamsar yorumlar yaparlar.
Oysa ki onları yaratan, hayatları
boyunca her an yer yerde onları koruyup kollayan, onları nimetlendiren yalnızca
Rabbimiz’dir. Ve elbette ki yine onlara güzellikleri nasip edebilecek tek bir
güç sahibi vardır, o da Allah’tır. Allah’tan ümit kesmek, Allah’ın yarattıklarını
hayra değil şerre yormak büyük bir nankörlüktür. Bizi En Çok Seven’e karşı
haksızlıktır (Allah’ı tenzih ederiz). Bu, Müslümana yakışan bir ahlak değildir.
Müslüman, açıklaması en zor, hatta kesin olarak şer gibi görünen bir olayda
bile, kendinden çok emin, içi çok huzurlu, kalbi Allah’a güven dolu ve güzel
bir kader seyircisinin ahlakını göstermelidir.
Rabbimiz Kuran’da bu konunun
gerçeğini bize şöyle hatırlatmıştır:
“... belki, bir şey hoşunuza gitmez,
ama Allah onda çok hayır kılar.” (Nisa Suresi, 19)
"… Olur ki hoşunuza gitmeyen bir
şey, sizin için hayırlıdır ve olur ki, sevdiğiniz şey de sizin için bir şerdir.
Allah bilir de siz bilmezsiniz." (Bakara Suresi, 216)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder