2 Ağustos 2014 Cumartesi

“AKSİLİK SANILAN HER OLAYDA BİR SIR VARDIR”...

 

 

“Her şeyde, hattâ en çirkin görünen şeylerde, gerçek bir güzellik yönü vardır. Evet, kâinattaki herşey, her hadise, ya bizzat güzeldir, ona hüsn-ü bizzat denilir veya neticeleri cihetiyle güzeldir ki, ona hüsn-ü bilgayr (neticeleri ile güzel olan) denilir. Bir kısım hadiseler var ki, zahiri çirkin, düzensiz, karmaşıktır. Fakat o zahirî perde altında gayet parlak güzellikler ve düzenler var.” (Bediüzzaman Said Nursi, Sözler, s. 211)

Çevremizdeki insanlardan sık sık duyarız; doğum günlerinde, yılbaşlarında, bayramlarda birbirlerine hep hayırlı dileklerde bulunurlar: “Hayırlı seneler, hayırlı bayramlar” gibi. Önem verdikleri, heyecanla bekledikleri olaylar öncesinde de, “hayırlısı olsun” diye temenni ederler. Fakat çoğu insan bu sözleri söylerken, gerçek anlamının farkında değildir. Kimileri de anlamını bildikleri halde, bunu hiç düşünmeden sadece bir ağız alışkanlığıyla söylerler. Bunun en açık delillerinden biri, bekledikleri bir olay istedikleri gibi sonuçlanmadığında Allah’a karşı gösterdikleri ahlaktır. Allah’ın kendileri için hayır ve güzellik olarak yarattığı bir şeyi, memnuniyetsizlik, üzüntü, hatta bazen de öfke ile karşılarlar. Oysa Allah’tan kendileri için “hayırlı olanı” istemişlerdir. Allah da onlara “en hayırlısını” yaratmıştır. Fakat bunu takdir edemezler.

İnsan, kendisini için “en hayırlı olanın” ne olduğunu bilebilecek bir bilgiye sahip değildir. Çünkü Allah’ın sonsuz aklı yanında insan çok sınırlı bir akıl, tecrübe ve bilgiye sahiptir. Bir olayı değerlendirip yorumlarken, sadece kendindeki bu sınırlı imkanları kullanır. Allah sonsuz akıl sahibidir; o kişiyle birlikte, aynı anda, o insanın çevresindeki ve tüm dünyadaki insanların aklından geçenleri, o olaydan sonra olacak tüm olayları ve dünya çapında meydana gelecek bütün gelişmeleri de bilendir. Yaşadığı olaydaki hayırları takdir edemeyen kişi, konuyu sadece yaşadığı andaki bilgisi içinde değerlendirirken, Allah onun dünya ve ahiretteki tüm hayatını bilerek ona bir hayır yaratmaktadır.

Dolayısıyla insanın, yaşadığı olayları yorumlarken, “kendisine, çevresindeki insanlara ve yaşadığı dünyaya dair aslında çok az şey bildiğini unutmadan” hareket etmesi çok önemlidir.
Örneğin çok önemli bir iş randevusuna yetişemeyen bir insan belki bunu üzüntüyle karşılar. Ama aslında yetişememesi belki de onu, sonrasında bu iş sebebiyle gelecek büyük bir sıkıntıdan kurtarmıştır. Belki orada sahtekar, dolandırıcı biriyle karşılaşacak ve sahip olduğu her şeyi kaybedecektir. Allah bir sebep yaratarak onu oraya göndermemiş ve bu kimseden korumuştur. Ya da o iş bağlantısı gerçekleştiği takdirde, haberdar olamayacağı çok daha verimli başka bir iş imkanı elde edecektir. Ya da belki, vaktinde oraya yetiştiğinde bir kaza ya da tehlikeyle karşılaşacak, yaralanacak veya hayatını kaybedecektir. Allah onu geciktirerek, bu durumu engellemiştir.

Kimisi yıllarca hazırlandığı bir sınava uyuyakalır gidemez. Kimisinin büyük emek vererek uzun sürede hazırladığı bir çalışma, bir bilgisayar hatasıyla silinip kaybolur. Saatlerce emek verilip hazırlanan bir yemek, küçük bir dikkatsizlikle yere dökülür. Bu örnekleri sayfalarca çoğaltmak mümkündür. Her insanın hayatında, bunlardan çok daha hayati ya da çok daha basit konularda, bunlara benzer olaylar daima ve mutlaka yaşanır. Çünkü bu, Allah’ın bir adetullahıdır.

Ve işte bunların hepsinde hayırlar vardır. Allah, bazen sizi bir şerden korumak ya da size umduğunuzdan daha güzel bir şeyi nasip etmek için karşınıza engeller çıkarır. Bazen Allah bir olayda gizlenen bu hayırları, ilerleyen zaman içerisinde kişiye gösterir. O zaman insan, “demek ki yaşadığım olayın hayrı buymuş” der ve kalben de rahatlar. Ama bazen de Allah bir deneme olarak, bir olayda gizlediği hayırları kişiye göstermez. Zahiren ‘aksilik’ sanılan bir olayın ardındaki hayır dolu sırları, belki de hayatınızın sonuna kadar hiç bir zaman öğrenemezsiniz. İşte Allah’ın istediği, yaşamamız gereken ahlak böyle bir durum karşısında da, “Allah’ım sen mutlaka bunları benim dünya ve ahiret hayatım için çok büyük hayırlarla yaratmışsındır” diyerek  büyük bir gönül ferahlığıyla Rabbimiz’e teslim olabilmektir.

Bunun yerine üzülmek, öfkelenmek, Allah’tan ümit kesmek, Allah’ın yardım etmediğini, aksilik yarattığını düşünmek, (Allah’ı tenzih ederiz) işte bahsettiğimiz, “hayırlısı olsun” derken, söylediği sözün anlamını hiç düşünmemiş olan insanların ahlakıdır.
Ayrıca şunu da unutmamak gerekir ki, eğer bir zorluğun ardından bir güzellik geleceği çok belli olacak olsa, o zaman bu olay o insan için bir deneme olmaz zaten. Deneme olabilmesi için, zıtlık olması gerekir. Siyah beklerken beyaz; beyaz beklerken siyahla karşılaşmalı ki, insan kalbindeki gerçek inancı, gerçek ahlakı Allah’a karşı olan gerçek sevgisini, güven ve teslimiyetini ispat eden bir tavır gösterebilsin.

Gerçek Müslüman hayırlarını bilse de bilmese de, mutlaka Allah’ın “en güzelini yarattığına” inanıp sevinçle Allah’tan razı olur. Çünkü bu, imanın bir şartıdır.  Ve insanlar için yaratılan, dünya hayatının başlıca denemelerinden biridir. Bu gerçeği unutan kimseler, böyle bir deneme ile karşılaştıklarında, ilk anda refleks olarak gerçekten bir aksilik oldu, işleri ters gitti sanırlar. Halbuki belki de aksilik sandıkları bir olay ile, hayatlarına yepyeni bereketler, hayırlar, güzellikler, nimetler gelecektir, ama henüz haberleri yoktur. Belki o andan bir saat sonrası, onlara bir filmin ileri alınması gibi gösterilmiş olsa, bunu bileceklerdir. Ama sadece tek bir saat sonrasından habersiz olmalarından dolayı, gaflete düşerler. Aceleci davranıp, o an için hayırları görememenin telaşıyla, hemen olumsuz, karamsar yorumlar yaparlar.

Oysa ki onları yaratan, hayatları boyunca her an yer yerde onları koruyup kollayan, onları nimetlendiren yalnızca Rabbimiz’dir. Ve elbette ki yine onlara güzellikleri nasip edebilecek tek bir güç sahibi vardır, o da Allah’tır. Allah’tan ümit kesmek, Allah’ın yarattıklarını hayra değil şerre yormak büyük bir nankörlüktür. Bizi En Çok Seven’e karşı haksızlıktır (Allah’ı tenzih ederiz). Bu, Müslümana yakışan bir ahlak değildir. Müslüman, açıklaması en zor, hatta kesin olarak şer gibi görünen bir olayda bile, kendinden çok emin, içi çok huzurlu, kalbi Allah’a güven dolu ve güzel bir kader seyircisinin ahlakını göstermelidir.
Rabbimiz Kuran’da bu konunun gerçeğini bize şöyle hatırlatmıştır:
“... belki, bir şey hoşunuza gitmez, ama Allah onda çok hayır kılar.” (Nisa Suresi, 19)
"… Olur ki hoşunuza gitmeyen bir şey, sizin için hayırlıdır ve olur ki, sevdiğiniz şey de sizin için bir şerdir. Allah bilir de siz bilmezsiniz." (Bakara Suresi, 216)






Hiç yorum yok:

Yorum Gönder