Yüksekten akan heybetli bir şelale, uçsuz bucaksız deniz, olanca güzelliği ile ihtişamlı dağlar Allah’ın eşsiz birer eseridir. Yıldızlar, bulutlar, kuşlar, balıklar Allah’ın mucizesidir. Çoğu insan, yazın gürleşip yeniden yetişen, çoğalan, canlanan yemyeşil bir ormanın Allah’ın muhteşem ve süslü bir eseri olduğundan şüphede değildir.

Büyük bir yanılgıya düşerek, bunları Allah’ın sanatı olarak değerlendirmez, Allah’ın rahmetinden yaratmış olduğunu anlayamazlar.
Oysa bunların tümü, tıpkı denizler, ağaçlar, çiçekler, meyveler, Güneş, uçsuz bucaksız dağlar gibi Allah’ın eserleridir. Allah, rahmeti ile insanı tüm bunlara sebep kılmıştır. Allah, insana bunun için akıl ve yetenek bahşetmiştir. Bütün bunları anlayıp keşfetmesini Rabbimiz ona ilham etmiştir. Kuşkusuz ki Allah, bunların tümünü sebepsiz yaratmaya kadirdir.
Ve aslında gördüğümüz her şey, Allah’ın üstün bir sanatı olarak, “BIZE ÖZEL” VE “SEBEPLERDEN BAĞIMSIZ” OLARAK YARATILMAKTADIR.
İşte bunu anlayabilmek için gördüğümüz, dokunduğumuz maddenin bizim beynimizde yaratılan bir görüntü olduğunu, bunun bizim için an an ve özel olarak yaratıldığını ve dışarıdaki aslına asla ulaşamayacağımızı bilmeye ihtiyacımız vardır.
Maddenin ardındaki sırrı kavramak, derin gelişmeye vesile olur. Bu ilmi sahabe de biliyordu, Bediüzzaman da biliyordu.
Adnan Oktar`ın 9 Ekim 2010 tarihli Kahramanmaraş Aksu Tv ve Gaziantep Olay Tv röportajından